Ed's Easy Diner

İşte Londra'da tadalım listemizin 1 numarası...
Hamburger heryerde var bu mudur listenin 1 numarası diyenlere bizzat Ed'den geliyor cevap:
Bir müzikal çıkışı oldukça aç olan karındarımızı hızlı ve keyifli bir şekilde doyurmak maksatlı arayışımız sırasında Soho'da karşılaşıyoruz Ed'in mekanıyla. Yuvarlak bir barın etrafına oturmuş insanlar pek tabiki hamburger yiyip bira içiyor. Barın üzerindeki eski ufak müzik kutuları artık çalışmıyor ama mekanın atmosferini tamamlıyor, zira bu sırada 70 lerin Amerikasında ezgiler dinliyoruz. 


Hamburgerin yanında coslow patates ve soğan halkaları da geliyor isterseniz. Birer cheesburger istiyoruz. Cheeseburgerin peynirini de biz şeçiyoruz.Soğan halkaları günün sonunda yanmış yağın kurbanı olmuş, ancak coslow oldukça başarılı. Hamburgere gelince; herkesin fikri aynı: uzun zamandır bu kadar lezzetli bir burger yememiştik!

Bir takım arkadaşların önündeki sırayı beklemeye üşenip tadmadan gelerek hayatlarındaki en büyük pişmanlığı yaşadıkları Amerikan stil kek ve özellikle cupcake cenneti The Hummingbird Bakery'yi,  Londra'da mutlaka uğranması gereken 2 numaralı lezzet durağı ilan ediyoruz. Tamamen doğal malzemelerle, katkı maddesi olmaksızın ve hergün taze olarak üretilen bu minik, renkli, sevimli, davetkar ve hatta çıldırtıcı şeker şeyler dükkana girdiğiniz anda gözünüzü döndürüyor. 
6 çeşit+günün sipesiyali cupcake ve bir o kadar kek arasından müşterileri arasında tüm zamanların favorisi olan özel tarifi burada açıklayamadığımız "Red Velvet Cupcake" bizim de ilk tercihimiz. Hafif çikolatalı, kırmızı ve vanilyalı kekin üzeri peynir kreması ile süslenmiş. Tadına gelince, sanırım surat ifadelerimiz bu hazzı sözlerden daha iyi anlatacak:

 

I love LONDON!

5 günlük bu seyahatin en güzel yanı yemekleriydi diyemiyorum söz konusu gezi rotası Londra olunca. Londra'da enfes yemekler yemek, yapabileceğiniz muhteşem şeylerden sadece biri ve rakipleri alışveriş, müzikaller, parklar, pazarlar... olunca, yemekler diğer seçeneklerden daha üstün olamıyor. Ancak rotanızın her noktasında yola devam etmek için sizi cesaretlendiren bir lezzet durağı bulmak mümkün.

Örneklerle anlatmak gerekirse; siz de bir bahar günü şehri ziyaret etmişseniz ve şehrin 1 numaralı sembolü olabilecek, insan zekasının iphone dan önce yarattığı en muhteşem icat olan metro teknolojisinin varabileceği son noktada hala yürümeyi tercih ediyorsanız bizim gibi Tower Bride'den Westminster Bridge'e kadar Themes Nehri boyunca yürür ve aşağıdaki lezzetlerle karşılaşırsınız.
London Bride'de burnunuza enfes tatlı bir koku gelir, Kokunun kaynağı kesinlikle sokak satıcılarının ufak tezgahlarda şekerle kavurdukları fıstıklardan gelmektedir. 2£luk bir kesekağıdı 3 kişinin günlük tatlı ihtiyacını karşılayabilir. Az ilerde bir tezgahta 7£'a 6 adet midyeyi mideye indirerek İngiltere'nin deniz mahsülü kültürüyle ilk tanışıklığınızı gerçekleştirebilirsiniz.
                                                        

Yürüyüş biraz uzun sürer ve yola devam etmek için benzin almak gerekir. Beklenen an yani İngiliz biralarıyla buluşma zamanı gelmiştir. Kanımca ideal duraklardan biri Themes kıyısına konuçlanmış FOUNDERS ARM RIVERSIDE PUB & DINING olabilir. Oldukça kalabalık olan mekanada dışarıyı boşver içeride bile yer bulamama olasılığını yüksektir. Ama bizim kadar şanslıysanız Themes'a karşı koyu renkli biranızla hasret gidermek ve yanında İngiliz usulü kalın ve baharatlı patetesleri götürmek ayrı bir zevktir..

Bir TURIST için aksamüstü molasını çok uzatmamak ve yola devam etmek gerekir. Yolun sonu sizi Piccadilly Circus'a ve tam olarak China Town'a götürecektir. Birbirine oldukça benzeyen çin yemeği noktaları içerisinde GOLDEN DRAGON'un iyi bir tercih olacağı tecrübeyle sabittir. Ancak mutlakaki bir 20 dk beklemek gerekir. Sonrası için tavsiyemiz açlıktan ne kadar gözünüz dönmüş olsa da nefsinizi kontrol etmeniz ve porsiyonların açıkça 2 kişilik olduğunu göz önünde bulundurmanız yönündedir. Herhalukarda seçkide ördek bulunmalıdır, zira lezzeti benim gibi bir ot obur tarafından bile bizzat test edilip onaylanmıştır.
                              


Bu zengin yemeğe 1 şişe house wine eşlik edebilir. Zaten local üretim olamadığından, İngiltere'den bekleyebileceğiniz kalitenin üzerindedir :)
Yemek sefası sona erdiğinde Londra gecelerine doğru ilerlerken uğranması gereken adreslerden biri Bar Kick'tir. Adından da anlaşılabileceği üzere futbol konseptli olan mekanda aperatif bir akşam yemeği de yenilebileceği gibi, hastası olduğumuz langırt turnuvalarına katılmak ya da bira&kokteyl hüpleterek tezahürat yapmak serbesttir.. 

                                            
Gecenin bu noktada bitmeyeceğini tezahür etmek çok da zor değil. Hal böyle olunca ertesi güne sağlam bir kahvaltıyla başlamak gerekir. Seçenekleriniz şehrin dört bir yanını kuşatmış PRET A MENGER zincirinden 3-4£ luk bir soğuk sandiviç ya da aynı paraya herhangi bir pub ya da kaferteyada yiyebileceğiniz Classic English Breakfast olabilir. English Breakfast'ın vejeteryan versiyonu bile bir kahvaltı için fazla "ağır" bulunabilir. Ancak itiraf edilmesi gereken şey şudur ki; memleketin mantarları ŞAHANE dir!
                                                   
Hyde Park' da hava muhalefeti doğrultusunda bir yürüyüş, yatış ya da yağmurdan kaçış sırası ya da sonrası öğle yemeği ya da kahve&kek için gölün köşesine kurulmuş SERPENTINE BAR & KITCHEN a uğramak gerekir. Yemek vaktiyse mutlaka taş fırından pizza; şimdi değil daha sonra diyorsanız kahve ile muffins&cakes&cookies arasından tecih sizin...
Londra'da aksam yemeklerinden en az biri mutlaka ki bir PUB'da yenmelidir. Popüler tercih bol patates kızartması eşliğinde FISH&CHIPS, Sosis, ya da British Meat Pies'den biri çok da matah olmasa da yerel yemek diye hüpletilir. Aynı esnada bir bardak Guinness ile hasret giderilmelidir. Aranan, bulunamayan, özlenen bu tad dönüş yolunda bir bavulu dolduracak ve Istanbul'da bir haftasonunu şenlendirecektir....
 


Bir başka popüler, kolay ve güvenilir tercih yine 2 adımda bir rastlanılabilecek PIZZA EXPRESS restaurantlarından biri olabilir. Bu local zincir alışılmış pizza zincirlerinden farklı olarak "take away" yerine restoran tüketimini odaklanmış, dolayısıyla oldukça şık, sıcak ve sevimli dükkanlar açmış. Oldukça nazik garsonları ve genel atmosfer size oldukça nezih bir restaurantta olduğunuzu hissettiriyor ama bir o kadar da günlük ve rahat. Asıl konumuz olan Pizza'lara gelince... 

Oldukça yağlı (üzerine kağıt peçete basma isteğinize mani olamıyorsunuz), malzemelerin lezzetini alamadığınız ve son derece sarmısaklı! Bu doğrultuda, misal Nothing Hill civarındaysanız Pembridge Road girişindeki şirin ve davetkar vitrinini gözden kaçıramayacağınız ARANCINA'yı deneyebilirsiniz.