Barınak, Rumeli Feneri

Bahar...
Gazetelerde, dergilerde, Tv de sürekli ondan bahsediyorlar. Benim kapıdan kafayı çıkarttığımda gördüğüm iki şey var: bir an güneş içimi ısıtan, bir an bir gölge titrememe sebep olan. Bu sene bahar böyle bir bahar. Bu bahar, şu enfes cumartesinin son 1,5 senenin en popüler ve tabi tüm zamanların en sevilen çiftlerinden Elif&Cihan'la geçtiği bir bahar.

Her daim günün yarısının uyuyarak geçirildiği bir cumartesi öğleden sonrası Beyoğlu'nda buluşulur. 2 boyunda Canon'lar Tünel'den Karaköy istikametine "photo walking" başlar. Bu kısımda yemekle ilgili anlatılabilecekler sağlı sollu enerji büfelerden içilebilecek "1-2-3 liraya ne istersen onun suyular" ve mutlak "bir dilim ananas". Özel bir tercih tok. Yolun hangi noktasında susadıysanız, şekeriniz düştüyse imdadınıza yetişecek bir büfe mevcut.
 

Bu kısmı hızlı geçmekte yarar var zira önemli olan hadise cumartesi akşam yemeği.
İşte bu noktada bitmek üzere olan balık mevsimini yakalamak için, daha önce defalarca gidilmiş olmasına rağmen her seferinde atlanan bu blog a konu etmek maksatlı fotograf çekimi için, gün yüzüyle görülesi manzarası için ve enfes mezeleri, salataları, balıkları için istikamet Rumeli Feneri. Gün yüzüyle dediysek de Taksim'den Rumeli Feneri'ne cumartesi trafiğinde yol neredeyse 1,5 saat sürüyor, Sarıyer'de bir mola verip pidemi yesek (ki bu pide mevzusuna da yakında değineceğiz) diye bile düşünülüyor, neyseki yolun sonuna günbatımı vaktinde varılıyor.

Bu vakitte fenerden karadenizin cumartesiye vedasını izlemek insana açlığını unutturuyor. Tabi bir süreliğine. Balıkçılar çoktan geri dönmüş az yukardaki ufak kahvede çaylarını yudumlarken tekneler uykuya dalıyor. Bu dörtlü batan güneşten sonra donan havaya inat tshirtleriyle şömine başında mezelerle başbaşa kalıyor.

Barınak klasik salaş balık lokantası, ekip, dekorasyon, Istanbul'dan çok uzakta ve sonsuza kadar sürecek bir yemek sunuyor..(sanırım hafta içi Koç Üniversitelilerin işgaline uğruyor)
Başlangıç için mezeler...

Her biri seçilesi meze tepsisinden bizim seçkimiz pilaki, deniz börülcesi, patlıcan ezme, lakerdanın yerini tutacak ekşisinden bir balık mezesi, elbet beyaz peynir, yanında da peynirli salata, 2 tane, tamam 4 kişilik büyük bi tane, ve sonra 4 kişilik büyük bir tane 
daha:)
 
İçecek seçimi, bir Yeşil Efe ya da bir İzmir şarabı açtırmak arasında keyifli bir gitgel. Ardından ara sıcaklar; paçanga, kalamar ızgara, midye tava. Bu noktada ana yemeğe yer kalmama tehlikesi yüksek ve çoğu kez başımıza gelen bir durum. Bu kez erkeklerimiz Tekir ve çupra tercihleriyle mideleri iyice dolduruyorlar. Balıkçı kasabası olunca balıklar ve herşey tazecik, burada yemeyeceksen benim gibi hiç yemeyeceksin... Peki nerde onların fotoğrafları; hüpletirken unuttuk...:(
Ama her daim yer ayırmak gereken hiçbirşeye değişilmez lezzet "fırında tahin helvası" ve bir de "sufle" üstüne oh patladık...

Park sorunu yok, lezzet hizmet fiyat dengesi makul, gitmeye üşenmeyin, çok mutlu döneceksiniz!

0 yorum:

Yorum Gönder