Knidos Restaurant

Datça'nın virajlı yolları bizi her ne kadar dehşete düşürse de usta şöförümüz Kadir Utku sayesinde yarımada içindeki macelaralarımızı sürdürüyor ve hatta yolun sonunu görmeye cesaret edebiliyoruz. Eh tabi o kadar gittik, Türkiye'nin en güney batı ucunda bi gün batımı izlemeden döndük demeyi de kendimize yakıştıramıyoruz. O akşam üstü Knidos'a tam da en güzel zamanında varıyor, antik kenti geziyor, gün batımında fenere karşı kadeh kaldırıp rakılarını yudumlayan bir grup amcaya eşliği bir borç biliyoruz. 


Tabi herkes bizim gibi karayolunda sefillenmiyor. Knidos'un ufak iskelesinin bir ucunda demirlemiş lüküs yatlar diğer ucunda şirince bir restaurant. Güneş batar batmaz teknelerden inen şıkırdak turist arkadaşlar restauranta doluşuyor. Eh aksam yemeği saati de gelmiş. Biz de burda yesek batar mıyız diye kısa bir terakkinin ardından, paha biçilmez anılardan biri için Knidos Restaurant'a oturuyoruz. Rezervasyonumuz olmadığı için bize yer bulmakta zorlanan ekip çenemize dayanamayıp güzelce bir masaya yerleştiriyor bizi. Burası 2008 yaz başında (bizim gidişimizden birkac ay önce) açılmış bir aile işletmesi. Ailece vızır vızır koşturuyorlar masalara yetişebilmek için, hayli telaşlı... Aile pek bir sevimli, onların yetişemediği noktada imdatlarına yetişip mutfaktan açık büfe servise koyuluyoruz masamıza. Mezeler, ara sıcaklar, balıklar...
Klasik bir balık lokantası diyeceğim ama Ege'nin Akdeniz'le buluştugu noktada, bir deniz fenerinin gölgesinde, deniz ve dağların sessizliğinin ortasında ve milyonlarca yıldızın altında bir lokanta sanırım pek de klasik olamıyor:)



Üstelik sandığımız gibi cüzdanları boşaltmıyoruz:)
Enfes bir atmosferde bir parca telaşlı ama özünde lezzetli bir yemeğin ardından zirifi karanlıkta cep telefonu ışığıyla arabamızı buluyor, karnımız tok, ruhumuz huzurlu yine virajlara dalıyoruz..

0 yorum:

Yorum Gönder